20 Aralık 2011 Salı

  Şu an itibariyle şeytanla işbirliği yaptım hanımlar beyler, dramatik sahneler tahayyül etsem de becerebilecek gibi görünmüyorum.

  Özgüvensizlik teriminin üzerine kusup, kendime dönüp olayları içselleştirmem gerektiğini söyleyen arkadaşlarımı çöpe attıktan sonra düşünmeye başladım, yürümeye başladım, bir yudum bir şeyler içtim, bir kaç satır okumaya çalıştım. Ne cömertim bu sabah ne de cimri. Sahiciliğimi yitirdiğimden beri kendi omzumu kendim öper oldum. Üç yüz altmış beş gün altı saatlik zaman mevhumunun balatlarını duyuyorum bütün Beşiktaş'ta. Fonda yükselen lavtanın sesi bazen en güzel anımın habercisi bazen de ölsem sesimi çıkarmam gibi nice acılarımın notalara dönüşmüş hali gibi. Şimdi ben bu ruhsuz bedeni alsam, bir kazana atsam, çamaşır suyuna yatırsam, pamuklara sarsam, mandalla uçlarından assam, rüzgara bıraksam sahiciliğim geri gelir mi?  Şimdi ben tutsam kendimi omuzlarımdan, şöyle bir sarssam, bir iki tokat atsam, oturtsam karşıma, anlar mıyım külliyatı mı? Şimdi ben tencereye koysam zeytinyağını, kavursam tüm ege otlarını, atsam bir kesme şeker, yapabilir miyim her türlü zeytinyağlıyı? Komik şeyler yazamıyorum, gülünç olamıyorum, saçlarımı beğenmiyorum, sayıları sevmiyorum, şimdi ben tüm gerçekleri söylesem artık ben bile inanır mıyım?
  Düşük heyecanımın üzerine çektiğim cila, yüz metreden belli olan bütün falsolarım, orta sınıf ahlakımın üzerine dar siyah pantolonumu, ince beyaz gömleğimi giyiyorum, kırmızı rujumu sürüp bütün gece güzel kızların, çilli oğlanların dudaklarından öpmek için işbirliği yaptığım şeytanla el sıkışıyorum. Gösteri bitmiştir, dağılabilirsiniz hanımlar beyler.

Hiç yorum yok: