20 Ocak 2011 Perşembe

  Meydandan düz git, kırtasiyeden sola sap, okulu geç, yokuşu çık, otoparka sırtını ver işte karşıdaki daire.
3. kat, zile bas ve suratındaki salak sırıtmayı da bi yerlere at.

  Siyah dar pantalonu ve ipek beyaz gömleğiyle karşımda. Elimdeki ortalama ucuzluktaki kırmızı şarabı alıp müziğin sesini kısıyor. The xx Crystalısed çalıyor tam o esnada.
  -Şarabın tadına bakmak ister misin' diyorum ben elinde eros un okunu tutmuş bir şapşal gibi.
  -Benim için hepsi birbirine benzer, ayrıca iş yerinde kurduğun cümleleri bu evde kuramazsın' diyor.
 Tam bir aptalım. Işıkları kısıyor ve bir sigara sarıyor. İnce zarif bir sigara. Ayağındaki siyah beyaz Oxford ayakkabıları çıkarıp kenara atıyor. Uzun siyah saçlarını yavaş bir şekilde kulaklarının arkasına götürürken,
  -Seni ilk gördüğümde senden hiç hoşlanmamıştım, aslına bakarsan hala hoşlanmıyorum ama şu sigara bittikten sonra üzerindeki çizgili tişörtü çıkartıp sana sıkıca sarılmayı ve uyumayı hayal ediyorum.
  Bunları söylerken eğiliyor ve gömleğinin içine giydiği siyah sütyenin dantelleri görünüyor. Yanlış olan hiçbir şey yok gibi buraya kadar. Zevkle döşenmiş bir evdeyim, uzun cümleler kurmayan ve kıpkırmızı dudakları olan biriyleyim, kafam alabildiğine ilerlemiş, netlik abidesiyim. Ama sıralama neydi unuttum. İlk gece mi sevişmeyecektim yoksa asıl ilk gece mi o gömleğin düğmelerini açacaktım?
  -Kendini nasıl hissediyorsun? diye sordu.
  -Bir fransız kadar yalnız ve çekici, bir ingiliz kadar beyaz ve mesafeli, bir alman kadar içki sever, bir amerikalı kadar aptal, bir türk kadar idealistsiz ve başarısız, bir italyan kadar androjen.
  Ufak bir tebessüm etti. 
  -Artık rüyalarınla normal yaşantını ayırt edemeyecek kadar zaman kavramını yitirmişsin sanırım, 08:45 e kurduğun saat birazdan çalacak ve tişörtünü pijamanın içine koyup yalnız uyuduğun, yalnız uyandığın gerçeğiyle yüzleşeceksin. Buarada sana tavsiyem daha az iç, bence ilk geceden sevişebilirsin mahsuru yok ve beni dantelli iç çamaşırıyla hayal etmekten vazgeç.