17 Aralık 2023 Pazar

  
   Hikayelerin hep giriş cümlelerini sevmişimdir..Az sonra anlatılacak hikaye ağızda hoş ve merak uyandıran başlangıç yemeği hissi verecek gibidir sanki, üzerimize bırakacağı duygusal bilançodan habersiz içine sürüklenmeye onay verdiğimiz yada reddettiğimiz kişisel bir andır...
  "Başka anılara yer kalmayacak şekilde doldurmuştu hayatımı"...Böyle mi başlasam cümleme diye düşündüm?
  "Kapladığı hacminin altında ezildiğim için nefes alacak alanım yoktu" diye devam etsem mesela?
  "Vahşi, biricik ve değerli hayatında yerim hiç olmadı"
  "Yaydığı gerilim sayesinde benimle dünya arasında duruyordu"
  "Temelsiz kurgular kurmamı sağladığı için kaçınılmaz olarak kendimi zayıf hissediyordum"...Sözlerimin tesiri olur muydu ki?
   "Aç bir hayalet gibi dolanmamı sağladığı için istikametimin yönünü değiştirsem bile merhametsizce aynı yönde kendimi buluyordum"...Bu cümleler vasatlığıma mı işaret ediyordu yoksa etkileyici bir başlangıç mı yapıyordum hikayemi aktarmak konusunda, karar veremiyordum..

      Başarısız, beyhude ve hakikati yeterince cezbedici şekilde anlatamadığım giriş cümlem yerine ortasından mı başlasam hikayemi aktarmaya acaba?
   "Kayıtsızca sergilediği tüm davranışların karşısında nefes almak kadar zahmetsizce kırdığı, biçtiği, ezdiği tüm sözlerine rağmen tek bir mücadele belirtisi bile gösterememiştim"....Çaresizliği temsil eden bu cümle yeterli etkiyi sağlayabilir miydi ki?

    Belki de hiç zahmet etmemeliydim..Müstesna kişilikleri anlatacak masalsı, şiirsel cümlelerim yoktu, kabul etmeliydim, yetersizdim...Güzel, nihai, ölçülü, keskin bir ahenk içinde kapanış cümlemi ben de kurmak isterdim... Ne Mrs Dalloway'in;
"Çiçekleri kendisinin alacağını söyledi" gibi harika bir giriş cümlem vardı ne de 2. Richard'ın;
"İnsanların yüreğine doldurur aklını gösterişle, kibirle. O incecik etten zırhın asla delinmeyeceğini düşünmesine, derken gelir ölüm küçücük bir iğneyle yıkar kalesinin duvarlarını" gibi tokat niyetinde anlatma kabiliyetim..

    Hikayelerin hep giriş cümlelerini sevmişimdir..Bu hikayemin de giriş cümlesi şöyleydi; 
   "Herkesin hikayesi bana o zamanlar sevimli bir narenciye bahçesini anımsatıyordu"  


18 Ağustos 2023 Cuma


   Bir süre sevildiğimi hissettiğim o anı hatırlamak istedi canım bugün...Ağırlığını, hacmini, kütlesini, varlığını hissettiğim, gözümü dikip baktığım o an..Bana ait olmayan, bütünün güçsüz tarafında yaşam mücadelesi verdiğim o zarif an..

   Seni hatırlatan şarkıları yeniden dinlemek istedi canım bugün..Heyecanım duruyor mu yerinde diye bakmak istediğim o an..Düştüğüm kuyularda geçirdiğim zamanları, ortamın ısısı, provasını önceden yaptığımı sandığım ve ihtişamı ile benimle alay eden, görünen görünmeyen tüm izler yerinde mi diye kontrol ettiğim o an.. Kaçmaya çalıştığın şeyin kucağına geri döndüğüm, üst üste dinlersem o şarkıyı etkisini azaltırım diye düşündüğüm, tüm çaresizliklerime sarıldığım o an...

   Ayaklarımı beline doladığım, kasıklarımda tüm bedeninin ağırlığını hissettiğim o anı tekrar yaşamak istedi canım bugün...Bedenimin titrediği, kalp atışlarımı kontrol edemediğim, yanındayken nasıl oluyor da bu kadar uzaktaymışsın gibi hisettiğim o an, elini tutsam yanlış anlar mı dediğim o an..Özenle seçtiğim kelimelerden kurmak istediğim cümleleri kuramadığım o an...

   Sessizce canım seni düşünmek istedi bugün...Kendi sessizliğimde boğulduğum o an, pilavın üzerine bir dilim limon koyduğun o an, birçok şeyi hafızamdan silmeye çalışsam da mevsimlerden kış olduğuna emin olduğum o an..Ve canım isterse seni düşünmeyi bırakacağımı bildiğim tarafıma uzaktan el salladığım o an..


  

  

29 Ocak 2023 Pazar

    Politik sebeplerden dolayı sabahına değişmiş bulduğumuz sokak ismi gibi hissediyordum kendimi son zamanlarda. İsmimin önündeki sıfat ne olacaktı acaba? Neyi haketmiştim bu sefer?

 

   Yanılmıyordum, üzerimdeki beyaz tişörtün ve sabahlığın üçüncü günündeydim…Üç gün…Rakamsal verilerin hiçbir şey ifade etmediği yavaşlıkta ilerleyen günlerin toplamıydı üç…Elimi kestim, hiçbir müdahalede bulunmadım, kanın akışını izleyip kendi kendine durmasını bekledim. Kendime duyduğum öfkenin tezahürü gibiydi. Eskiden hislerimin bana çarptırılarak tanımlanmasına kızar, ölçüsüzce, düşüncesizce bulurdum. Şimdi nadiren de olsa temas ettiğim insanlara alan ve müsemma gösterip hayatımın ortasına girip tepişmelerini izliyorum kesik parmağımı izler gibi tek bir tepki göstermeden..Cesaretlerine hayran kalıyorum, büyüleyici buluyorum..


   Bugün ismimin önündeki sıfat nedir? Anlayış göstereceğinden emin olunan arkadaşı mıyım birilerinin?

Boşluğa tahammül değil bu, boşluğa kucak açma, boşluğu görme, boşluk pınarının hanemin içine kadar girmesini izleme ve bundan haz alma bu..


   Bugün ismimin önündeki sıfat nedir? Sunulan lütufları büyük bir nezaketle kucaklayan arkadaşı mıyım birilerinin?

Uyku, boş bir yatakta bekleyen sevgili gibi bekliyordu beni. Bazı sabahlar dünden bugüne geçen sürenin beş ay kadar olmasını dilerken buluyordum kendimi…Rakamsal verilerin öneminin olmadığını düşündüğüm bu koltuğun köşesinde birden beliren, netlik abidesi gibi duran beş ay düşüncesi ışık saçıyordu sanki...Beş…Bu kadar belirleyici bir zaman dilimiydi benim için beş..Beş ay yeter gibi geliyordu bana savruluşumu toparlamam için..Beş ay içerisinde bitkilerimin topraklarını değiştirmiş yeni yaprak vermeleri için zaman tanımış olurdum, kırılan kalbimi onarmış olurdum, boyanması gereken duvarımı boyamış olurdum, hayatıma hızlıca girip çıkanlara el sallamış olurdum, duş başlığımı değiştirmiş olurdum, uzun süredir gitmediğim bit pazarına gitmiş olurdum, tek kişilik yaşantıma eşi olmayan fincanlar almaya devam etmiş olurdum..Beş ay bana yeterdi..


    Bugün ismimin önündeki sıfat nedir? Belki arada sevişiriz neden olmasın denilen arkadaşı mıyım birilerinin?

Günün sonunda kendime işkence edebileceğim ışıl ışıl sersemce hayatımın bana kalacağını bilmenin rahatlığı ile derin bir nefes almıştım..Olabilecekleri biliyordum ve canım beyaz tişörtümü ve sabahlığımı bir süre daha üzerimden çıkarmak istemiyordu ve bu sürenin ne olacağını bilmiyordum..