13 Eylül 2020 Pazar

  
  Kusurlu ilişkileri geliştirmek, büyütmek, güneşte bekletip vitamin vermek gibi bir beceriye sahibim. Bu becerimin karşılığı genelde insafsızca, merhametsizce yok olmalarını izlemek olur. Hislerimi tercüme etmek adına mübalağaya baş vurduğumun fakındayım, yine de beceriksiz buluşmamı anlatmak isterim size.
  
   Hayatımın her bir parçasının dağılmasını önleyen tutkal gibi gezindiğim, farklı yollar, farklı disiplinlerde, farklı yöntemler uyguladığım bir zamanda mesaj atmıştım ona,

  -Kahve içelim mi?
  
  Sadece yer ve saati belirttiği mesajından sonra zihnim, ideal olmayan koşulları aramaya başlamıştı bile. Kendimle yaşamaya başladığım şu 39 yıllık süreçte beni asla yanıltmayan ve şaşırtmayan aklımın oyunları ivedilikle devam ediyordu. Kimi zaman bu buluşmaları diplomatik yollarla bertaraf etmişsem bile bu sefer kendi kendime sürpriz yapıp yarım saat önceden oturmuştum ahşap sandalyeye. Ben miydim kaskatı olan sandalyenin kendisi mi hala bilmiyorum.

  -Erken mi geldin yoksa ben mi beklettim seni?
  -Erken geldim, vücudumun tüm parçalarının önce mekana adapte olması gereken bir zaman dilimine ihtiyacım var da.
  -Bu söylediğine gülersem alınır mısın?
  -Asla!!

  Gülmüştü. Dudağının sol tarafındaki et beni yeniden görmek heyecanlandırmıştı beni, düşüncelerimin anlaşılacağından korktuğum için ne içeceğini sordum hızlıca,

  -Seni elinden şarap kadehini alırsam geriye savunmasız biri kalırmış gibi hatırlıyorum o partiden. Sanırım bir hata yaptım kahve içmeyi önererek.

  Sürdürülebilir bir öz saygıya sahip olduğum için söylediklerinin asılsız olduğunu belirtmedim, gülümsemiştim ki ilk tanıştığımızda da söyleyecek sözlerim varken bile gülümsemeyi tercih etmiştim. Soğuğun yüzümüze vurduğundan mıdır bilmiyorum ama yürürken hiç konuşmamıştık, hızlı adımlarla yürüyor hatta yürümüyor arkasından koşarcasına yetişmeye çalışıyordum. Küçük bir ara sokağa girdik eski bir apartmanın ikinci katına indik, inerken ışık yanmadığı için el yordamı ile duvar yada lamba yada trabzan ararken adımlarımız yavaşlamıştı. Bazen zamanın akmadığı anlar olur, yada benim küçük zihnimin yeniden romantizmin kollarına atıldığı o andır, bilinmez. Ama o merdivenlerden ağır ağır inerken zaman durmuştu,
  
  Büyük, paslanmaktan yeşile dönmüş demir kapıyı araladı, içerisi küçük sarı ışıkla aydınlatılmış bir yerdi. Buraya daha önce de geldiği garsonun onu tanımasıyla kendini belli etmişti. Barın köşesinde küçük masayı ona gösterirken adıyla hitap etmesi keyfimi kaçırmıştı. Her şeyin keyfimi kaçırcağı belliydi. Bir elinde asası diğer elinde beyaz şarap kadehi  ile özgüvensiz kişiliğim halden anlamaz bir şekilde karşı masada peydah olmuştu çoktan. Beyaz şaraptan nefret ediyor olmama rağmen,

  -Kırmızı şarap değil mi?
  -Evet, yani eğer senin içinde sorun olmazsa,
  -Heyecanlı mısın?
  -Evet.

   Gülümserken bilerek mi yoksa tesadüfen mi bilmiyorum dizleri dizlerime değmişti. Büyük klişe, panik halinde çaresizlik artık ne ararsam vardı zihnimde. Bağışıklığım yoktu belki bu davranışlara ama yabancı da değildim,


  -Bu akşam seninle sevişeceğim. Muhtemelen aklından geçen tahmin edemediğim binlerce kapıdan girip çıkacağından dolayı anın keyfini çıkaramayacak önce kendine sonra bana öfke duyacaksın. Ama ben bir süre daha bekleyeceğim, nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı sana zaman, alan, yumuşak zemin, müsamaha, tevazu göstereceğim ve ben orada seni beklerken sen vücudumun her santimini öpüyor olacaksın. İdeal bir anlaşma bence, ne dersin?

  Nutkum tutulmuştu. Kendimi bu kadar sesli duymaya alışık değildim, gereğinden fazla hakikat başımı döndürmüştü ama buna rağmen bir an önce de gömleğinin düğmelerini açmak istiyordum.

  -Hikayeni destekleyen yada aksini ispatlayan deliller elbet sunabilirim sana, çoğu yerde haklı da olabilirisin. Genelde belirgin bir şekilde hissettiğim ‘yokluk’ duygusunun karşı tarafa bu şekilde geçtiğini duymak sarstı. Serbest prensiplerim bu söylediğini kabul etmez bahaneler sıralar buradan çoktan giderdi. Ama günün sonunda her yerini öpmekle final yapacaksam ve sen bana rağmen bir süre gitmeyeceksen güzel bir anlaşma olduğunu düşünüyorum. 

  Kadehimi kaldırmıştım, o da kadehini kaldırıp,

  -Yeni yıla, demişti.
  -Neden sürekli kadehini yeni yıla kaldırıyorsun?  
  -Yeni yılların geçtiği akşamları hep kaçırıyorum çünkü.

  Kusurlu kendimi geliştirmek, büyütmek, güneşte bekletip vitamin vermek üzerine taksi çağırdım. Elinde asası ile özgüvensiz kişiliğimi hesabı ödemek üzere arkamda bırakmıştım, çünkü ben beyaz şarap sevmem!!


                                




2 yorum:

Adsız dedi ki...

Hala yazıyorsun, ne güzel.

bi garson dedi ki...

'hala' diye belirtecek kadar eski misiniz?
kimsenin okuduğunu düşünmüyordum çünkü :)